Sol Siyaset, Devrimci Derleniş, Yıl: 1, Sayı: 4, 6 Ekim 1977, Kapak: Hikmet Kıvılcımlı

Hikmet Kıvılcımlı, 1902 yılında günümüzde Kosova sınırları içerisinde yer alan, ancak dünyaya geldiği tarih itibarıyla Osmanlı Devleti toprağı olan Priştine’de doğmuştur. Kimliğinde yazan tam ismi Hüseyin Hikmet Kıvılcımlı’dır, ancak Hüseyin ismini kullanmamıştır. Aile içerisinde ise Hikmet adı kullanılmamış, onun yerine Hüseyin Ali Kıvılcımlı ismiyle anılmıştır. Babası Hüseyin Bey, Priştine Posta ve Telgraf Müdürlüğü görevini yürütmüştür. Annesi Münire Hanım ise ev hanımıdır. Çocukluğunun ilk yıllarını Priştine’de geçiren Hikmet Kıvılcımlı, burada İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle ortaya çıkan sevince ve Balkan Savaşlarının getirdiği hezimete bizzat tanık olmuştur. Balkan Savaşlarından sonra ailesiyle birlikte Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmış ve Kuşadası’nda Jandarma subayı olan dayısının yanına yerleşmiştir. İlk ve ortaokulu Kuşadası’nda bitirmiştir. Lise eğitimine Muğla İdadisinde başlamış, ancak Mütareke koşullarında eğitimine ara vermek zorunda kalmıştır.

Mütareke Dönemi Hikmet Bey için bir dönüm noktası olmuştur. İzmir’in işgal edilmesi ve teyzesinin öldürülmesi nedeniyle eğitimini yarıda bırakmış, Yunan askerlerinin Batı Anadolu’da başka yerleri de işgal etmesi üzerine yerel Kuva-yı Milliye birliklerine katılmıştır. Önce Yörük Ali Efe’nin yanında Yunanlılara karşı mücadele etmiştir. Daha sonra dayısının ölmesi ve ailesinin kalan üyelerinin Batı Anadolu’yu terk etmesi üzerine cephe gerisine çekilmiştir. Kıvılcımlı’nın bundan sonra cephe gerisinde hizmet verdiği iddia edilmişse de Kıvılcımlı, bu iddiayı reddederek cephe gerisinde hizmet vermediğini, bunun yerine Köyceğiz Kuva-yı Milliye Askeri Komutanı olarak komutanlık görevini ifa ettiğini söylemiştir. Kıvılcımlı’nın biyografisini yazan araştırmacılar da Kıvılcımlı’nın sözlerini aynen geçerli saymışlardır. Kıvılcımlı bu dönemde Muğla’da yayın yapan Menteşe gazetesinde muhtevasını Kuva-yı Milliye yanlısı yazıların oluşturduğu makalelerini kaleme almaya başlamıştır. Söz konusu yazılar kendisinin yazarlık kariyerinin ilk örnekleri olması hasebiyle önem arz etmektedir. Batı Anadolu’da Yunan işgalinin giderek genişlemesi üzerine yerel direnişlerden umudu kesen Kıvılcımlı, İstanbul’a gitmiş ve Vefa Lisesine kaydolmuştur. Ancak kendi ifadesiyle Lise Müdürü’nün karşısına Kuva-yı Milliye kalpak ve çizmeleriyle çıktığı için tepki çekmiş ve bu yüzden kimi araştırmacılara göre lise sınavlarını dışarıdan vermiştir. Lise diplomasını aldıktan sonra Mekteb-i Tıbbiyeye başvurmuş, ancak yaşı küçük olduğu için ilk seferinde bu okula alınmamıştır. İkinci kez başvurup kayıt yaptırmayı başardığı Mekteb-i Tıbbiyeye girdiği ilk zamanlarda muhafazakâr ve milliyetçi bir karaktere sahip olan Kıvılcımlı, ikinci sınıftan itibaren önce Fransız Komünist Partisi’nin yayınlarını okumaya başlamış, daha sonra Dr. Şefik Hüsnü (Değmer) ve Burhan Asaf’ın (Belge) etkisiyle komünizmi benimsemiştir. Tıp eğitimini yarıda bırakarak Ankara’ya geçmeye çalışmıştır. Ancak kendisinin aktardığına göre ordu emrinde tıp eğitimi aldığından derslere devam etmesi emredilmiş, bu yüzden de okulu bırakmamıştır. Kıvılcımlı 1922 yılında Darülfünunda Millî Mücadele muhalifi öğretim görevlilerine karşı düzenlenen protestolara katılmış ve derslere girmeyen öğrencilerden birisi olmuştur. Boş zamanlarında İstanbul’da Rum asıllı bir ziraatçının yanında çalışmaya başlamış, ancak Türklere daha az ücret verildiğini iddia ederek buradan kısa sürede ayrılmıştır. Komünizmi benimseyen Kıvılcımlı, 1921 yılında kurulan Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) kurucu üyelerinden birisi olmuştur. Bazı kaynaklarda ise TKP’ye 1923 yılında üye olduğu iddia edilmiştir. Cumhuriyet’in ilan edilmesinden hemen sonra TKP’nin Türkiye’deki aşırı sol örgütleri birleştirmek amacıyla topladığı kongreye katılmış ve bu sayede TKP’nin önde gelen üyelerinden birisi haline gelmiştir. 1925 yılında Tıbbiye’den mezun olmuş ve psikiyatri alanında uzmanlaşmıştır. Aynı yıl içinde önce TKP’nin gençlik kolları başkanlığı görevini yürütmüş, daha sonra da TKP’nin Merkez Komitesine seçilmiştir. Komünizmle ilgili ilk yazısı da aynı tarihlerde yayımlanmıştır.

Yazdığı yazılar ve 1 Mayıs 1925’te dağıtılan bir bildirgede adının geçmesi nedeniyle Takrir-i Sükûn Kanunu’na göre Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılanmış ve on yıllık kürek cezasına çarptırılmıştır. Ancak hapishanede bir yıl kaldıktan sonra 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girmiş ve Kıvılcımlı, ceza aldığı suçun yeni Ceza Kanunu’na göre suç olmaktan çıkarılması nedeniyle tahliye edilmiştir. İlk hapishane deneyiminden sonra 1927 yılındaki komünist tutuklamalarında tekrar 3 ay hapis cezası almıştır. Hapisten çıktıktan sonra TKP’nin yeniden yapılandırılması görevini üstlenmiş ve parti içinde dağıtılan Kıvılcım adlı bir gazete çıkarmaya başlamıştır. 1929 yılının Nisan ayında Sovyetler Birliği’nden (SSCB) Türkiye’ye yasadışı yollardan girerken yakalanan İsmail Bilen’in polis sorgusunda elebaşı olarak adını vermesi üzerine aynı yılın temmuz ayında üçüncü kez hapse atılmıştır. Temyiz girişimleri reddedilmiş ve 1933 yılında Cumhuriyet’in onuncu yılında ilan edilen genel af ile tahliye olmuştur. Hapiste olduğu sürede Marksist literatür içinden bazı eserleri tercüme etmiş ve hapishanedekilere Komünizmi öğretmek için Zindan adlı bir gazete çıkarmıştır. Üçüncü kez hapisten çıktıktan sonra artık tabiri caizse “Kızıl bir profesör” haline geldiğini ilan etmiş ve Kemalist politikaları eleştirmeye başlamıştır. Kıvılcımlı 1934 yılında ....